Cami
Mimar Sinan’ın diğer eserleri gibi sadelikten taviz vermeyen; ama sadeliği
ihtişama dönüştürebilmiş mabetlerdendir. Süslemeler ve bezemeler daha çok
kitabeler için kullanılmış olsa da mimari geometri başlı başına bir estetik
harikası olmayı başarmıştır.
Mihrabın yaslandığı duvardaki vitraylı pencereler ve mihrabın iki yakasındaki
çerçeveler Sarhoş İbrahim adlı ustanın eseridir. Camide dört pembe fil ayağı
üzerine oturtulmuş 26,5 metre çapında büyük bir kubbe yer alır ve kubbenin
derinliği çapının iki katıdır. Bu Kubbenin hafif olması için özel tuğlalar imal
edilmiş ve kubbenin yapımında bu tuğlalar kullanılmıştır. Ayrıca, Cami’nin
duvarlarını oluşturan taşlar birbirlerine içten demir kenetlerle bağlanmış ve
bu kenetlere eritilmiş kurşun dökülmüştür.
Cami 128 adet pencereyle ve onlarca kandille aydınlatılmış; bu kandillerden
çıkan isin duvarları kirletmemesi ve ayrıca; isten mürekkep yapımında istifade
edilebilmesi için girişin üzerine bir is odası inşa edilmiştir. Caminin Beyaz
Harem isimli, beyaz mermerden inşa edilmiş iç avlusunun dört köşesinde
yükselen; ikisi üç şerefeli, ikisi de iki şerefeli olmak üzere dört minaresi
vardır. Camideki dört minare, Kanuni’nin İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü
padişah oluşunu; minarelerdeki on şerefeyse, Osmanlı tarihinin onuncu padişahı
oluşunu simgeler. Ayrıca iç avlunun ortasında, dikdörtgen bir havuzdan ve
havuzun içindeki iki fıskiyeden müteşekkil, bitkisel motifli bir şadırvan
vardır.
Süleymaniye
Camii yazımızda, Süleymaniye Camii Hikayesi, Süleymaniye Camii
Tarihi, Süleymaniye Camii Özellikleri, Süleymaniye Camii Hakkında Bilgi,
Süleymaniye Camii Nerede, Süleymaniye Camii Nasıl Gidilir, Süleymaniye Camii
Adresi, Süleymaniye Camii Haritası, Süleymaniye’de Ne Nerede Yenir, Tarihi
Süleymaniye Kurufasulyecisi konularını bulabilirsiniz.
Süleymaniye
Camii 1550 -1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından, Kanuni Sultan
Süleyman adına yapılmış.
Klasik Osmanlı Mimarisi tarzında yapılan eserin, çevresinde , medrese (okul),
hastane, hamam, kütüphane, aşevi gibi bir çok yapı bulunuyor.
Süleymaniye
Camii’nin 4 minaresi bulunuyor. Bunun nedeni Kanuni Sultan Süleyman’ın,
İstanbul’un fethinden sonraki 4. Osmanlı Padişahı olması.
Camiye yakın olan iki minarede üçer, uzak olan ikisinde ise ikişer şerefe
yapılmış. Minarelerde bulunan toplam 10 şerefe, Kanuni Sultan Süleyman’ın,
Osmanlı İmparatorluğu’nun 10. Padişahı olmasını temsil ediyor. Caminin, büyük
kubbesini (Kubbe Çapı (D): ø26.5m , Kubbe Yüksekliği (h)=53 m) 4 adet sütün
taşıyor. Bu sütunlar farklı farklı yerlerden buraya taşınmış. Birisi, Lübnan,
Bekaa Vadisi’nde bulunan Baalbek Tapınağı’ndan, bir diğeri Mısır’ın İskenderiye
şehrinden, diğerleri; Topkapı Sarayı ve Vefa semtinden getirilmiş.
Süleymaniye
Camii’nin en önemli özelliği akustiği. Büyük Usta Mimar Sinan caminin
akustiğinin mükemmel olması ve seslerin caminin her köşesinden duyulması için
çok uğraşmış. Bunun için kubbenin etrafına ve caminin çeşitli noktalarına içi
boş küpler yerleştirmiş.
Mimar
Sinan’ın, camide yaptığı akustik çalışmaları ile ilgili ilginç bir hikaye
de anlatılır. Mimar Sinan, bu konuya çok vakit harcar ve inşaat beklenenden
uzun sürer. Mimar Sinan’ı çekemeyen bazı çevreler, Kanuni Sultan Süleyman’a,
Mimar Sinan’ın keyfine baktığını ve hatta caminin içinde nargile tüttürdüğü
söylerler. Buna çok sinirlenen ve küplere binen Padişah, hemen camiye gider.
Mimar Sinan’ı nargile içerken görür ve hemen bir açıklama ister. Mimar Sinan
nargilenin içinde tütün bulunmadığı, yalnızca suyun fokurdama sesinin, camide
nasıl duyulduğu anlamak için yaptığı akustik bir çalışma olduğunu açıklar.
Camii’nin
iç mekanı estetik açıdan, oldukça ferah ve sade olarak tasarlanmış olmasına
rağmen, ihtişamlı bir havası da var.
Camii’nin içinde hat sanatının en güzel örnekleri sergileniyor. Bu eserler o
dönemin en iyi ustalarından olan Ahmet Karahisari ve en az onun kadar başarılı
çalışmalar sergileyen yetenekli öğrencisi Hasan Çelebi tarafından yapılmış. Kubbede
Nur Suresi’ni görüyoruz. Surenin aşağıdan okunacak şekilde büyük harflerle
yazılması, yazının güzel sanatsal değerinden ve inceliğinden bir şey
kaybettirmemiş.
Cami’nde kullanılan çiniler, İznik’ten getirilmiş.
Cami’nin camlarında kullanılan vitray desenleri, dönemin en ünlü vitray ustası
Sarhoş İbrahim tarafından yapılmış.
Süleymaniye
Camii ilk yapıldığında iç mekan aydınlatması, yüzlerce kandille
sağlanırmış. Bu kandillerden çıkan dumanı ve isi düşünün, normalde, her geçen
gün ortamı kirletmesi gerekir. Büyük Usta Mimar Sinan, müthiş mimari zekası ile
bu isleri bir noktada toplamayı başarmış ve bundan mürekkep elde ederek
kullanılmasını sağlamış.
İs odasında elde edilen, mürekkep ile önemli fermanlar yazılırmış. Çünkü, isten
elde edilen mürekkep, normal mürekkebe göre daha dayanıklıymış.
Büyük
Usta Mimar Sinan, bu büyüklükte bir caminin örümcek ağlarından korunması için
çok doğal bir yöntem kullanmış ve Süleymaniye Camii’nin çeşitli
yerlerine yüzlerce devekuşu yumurtası koydurmuş. Devekuşu yumurtasını sevmeyen
örümcekler, böcekler ve hatta akrepler camiden uzaklaşırmış.
Süleymaniye Camii yapılırken, ilk önce temeli atılmış. İstanbul’da tarih
boyunca bir çok büyük deprem olduğundan, Mimar Sinan temelin 1 sene
bekletilerek tam olarak oturmasını istemiş.
Cami
inşaatının durdurulduğunu duyan İran Şahı, Osmanlı İmparatorluğu’nun camiyi
yaptırırken finansal olarak sıkıntıya düştüğünü düşünmüş ve Kanuni Sultan
Süleyman’a hitaben ” Süleymaniye Camii’ni bitirmeye gücünüz kalmamış ve inşaatı
yarıda bırakmışsınız. Elçimizle birlikte size bir sandık dolusu para ve
mücevherat gönderiyoruz. Bu hayırlı işte bizim de katkımız bulunsun.” diye bir
mektup göndermiş.