Osmaniye İl merkezinin 12 km. kuzeyindeki Ceyhan
Nehrinin kuzeybatıya döndüğü kıvrımın içinde, Kesmeburun ile Bahçeköy arasında
bulunan ovaya hakim olan bir kaya çıkıntısı üzerinde Bodrum Kalesi adını
taşıyan 13. yy. dan kalma bir kale yükselmektedir. Osmaniyeden Cevdetiye,
Kesmeburun üzerinden Karatepe-Aslantaş ören yerine ulaşan yolun doğusunda
bulunan kalenin eteklerinden başlayarak kalıntıları çepeçevre birkaç km²lik
alanı kaplayan Kastabala Ören Yerini ilk kez 875 yılında İngiliz
diplomat E.J. Davis ziyaret etmiş ve ayrıntılı olarak tanımlamıştır. Kentin
antik devirdeki diğer bir adının da Hierapolis olduğu ancak 1890 yılında
İngiliz araştırmacı Th. Bent tarafından burada bulunan antik yazıtlar sayesinde
anlaşılmıştır. Çeşitli uluslara mensup gezgin ve araştırmacıların Kastabalanın
anıtları, yazıtları ve sikkeleri hakkında 20. yy. da yaptıkları araştırmalar
sayesinde antik kent tarihinin karanlıkta kalan bazı noktalarını aydınlatmak
mümkün olabilmektedir. Antik yazarlardan Ptolemaeus ve Plinius ovalık
Kilikyanın antik kentleri arasında Kastabalaya komşu kentler Anazarbos'tan
sonra ve Epiphaneiadan önce değinmişlerdir. Coğrafyacı Strabo ise, Toros
dağları üzerinde ikinci bir Kastabala bulunduğu yanılgısına düşmüştür. Anadolu
dillerinden türetilmiş bir yer ismi olan Kastabala adının geçtiği en eski
yazılı belge Kastabalanın 20 km. kadar kuzeyinde bulunan bahadırlı köyü
civarında 1961 yılında bulunan Aramice bir sınır yazıtıdır. M.Ö. 5. ve 4. yy.
da Anadoluya hakim olan Perslerin kullandığı resmi yazı olan bu metinde
Pirvaşua adını da taşıyan Anadolu ana tanrıçası Kubabanın arazisinin bir
kısmının da Kastabalaa ait olduğu belirtilmektedir. Buradaki Kastabala ismiyle
bir kentin mi yoksa bir arazinin mi kastedilmek istendiği kesin olarak
anlaşılamamaktadır. Kastabala ilk kez Seleukos krallarından IV. Antiochos
Epiphanesin hakimiyet döneminde (M.Ö. 175-164) basılan sikkelerde Hierapolis
adıyla anılmaktadır. Antiochos kentte uzun zamandan beri tapınım gören
"Perasia" ismindeki tanrıçanın tapınağından ötürü kente "Kutsal
Şehir" adını vermiştir. Perasia adı büyük bir olasılıkla yukarıda
bahsedilen Arami yazıtında geçen ve kökleri geç Hitit dönemine uzanan Pirvaşua
adından türetilmiştir. Roma devrinde yaşamış olan Amasyalı tarihi coğrafya
yazarı Strabo Perasia tanrıçasına tapınım törenleri sırasında gözlenen ilginç
bir gelenekten söz etmektedir. Straboya göre tanrıçanın rahibeleri dini
törenler sırasında çıplak ayakları ile korlaşmış kızgın kömürler üzerinden
ayakları yanmadan yürümekteydiler. Bu törenler Hindistan, Pasifik adaları, Orta
İtalya ve Trakyada bazı halk toplulukları arasında halen yapılmaktadır.
Kastabala sikkeleri üzerindeki Perasia tasvirleri ve Kastabalada bulunan
Perasiaya sunulmuş olan adak yazıtları bu tanrıçanın kült merkezinin
Kastabalada olduğunu belgelemektedirler.
En önemli atribüsünün meşale olduğunu sikkelerden
öğrendiğimiz Perasia yazıtlarda unvanı ile onurlandırılmaktadır. Straboya göre
Perosia Kastabalada Artemis ile özdeşleştirilmekteydi. Antik Yunan tanrılar
dünyasından tanıdığımız Artemisin kökleri Hitit devrine kadar uzanan bir yerel
Anadolu tanrıçası olan Persia ile özdeşleştirilmesi Anadolunun bir çok yerinde
benzerleri görülen synkretimus olgusunun Çukurovadaki en dikkati çeken
örneğidir. Kastabalada bulunmuş olan ve Roma imparatorluk devrinin başlarına
tarihle nen vezinli bir yazıtta Perasiaya , Selene, Demeter, Artemis, Aphrodite
ve Hekate tanrıçalarının adlarıyla yakarışta bulunulması doğu ve batı din ve
tanrılar dünyasının Kastabalada Roma imparatorluk devrinde birbirleriyle
kaynaştıklarını belgelemektedir.Çukurovanın doğusunda yer alan
Hierapolis-Kastabalanın Seleukos imparatorluğunun hakimiyeti altında bulunduğu
M.Ö. IV. yy. sonu ile M.Ö. I. yy. ortaları arasındaki konumu hakkında antik
kaynaklarda dikkate değer bir bilgiye rastlanmamaktadır. M.Ö. I. yy.
ortalarında Seleukosların tarih sahnesinden çekilip, bölgeye Roma devletinin
hakim olmaya başladığı dönemde Hierapolis-Kastabalanın tekrar tarih sahnesine
çıktığı görülmektedir. Bilindiği gibi M.Ö. 67 yılında ünlü Romalı komutan Cn.
Pompeius Magnus tarafından denizde ve karada kesin bir yenilgiye uğratılan
Kilikya korsanlarının Doğu Kilikyada sahil kentlerine ve sahille yakın yerlere
iskan edilmeleriyle bölgenin tarihinde yeni bir dönem başlamış oldu.Önceleri
Kapadokya Kralı Archelaosun denetimine verilen Kastabala ve diğer ovalık
Kilikya kentlerinde Seleukos imparatorluğunun son yıllarında ortaya çıkan
yönetim sorunlarının devam ettiği görüldü Bunun üzerine Romalılar bölgedeki
iktidar boşluğunu önlemek için antik devirdeki adı Pyramos olan Ceyhan nehri
havzasının denetimini Tarkondimotos ismindeki eski bir korsan önderine
bıraktılar. O dönemde bu bölgenin başşehri Hierapolis-Kastabala idi.