Ulu
camiyi gezenler 3 tane kapısı olduğunu çok iyi bilirler. Somuncu baba caminin
yapıldığı sıra buraya gelir işçilere hayrına somun dağıtırmış.
Somuncu baba bir gün gene orda ekmek dağıtırken Hızır a.s'ın orda olduğu fark
etmiş, kolundan tutup "sen Hızırsın anladım" demiş.
"Buraya gelip her gün namaz kılacağına dair söz vermezsen buradaki herkese
senin Hızır olduğunu söylerim" demiş.
Hızır a.s her gün geleceğine dair söz vermiş ama oda bir istekte bulunmuş.
"Hangi vakit geleceğimi bana kalsın" demiş.
Bunun üzerine Hızır a.s Ulucamideki vav harfinin önünde her gün gelip hangi
vakit olduğunu bilinmez ama orda namaz kılıyormuş.
Eğer bir gün Ulucamiye giderek namaz kılacak olursanız mutlaka vav harfinin
orda namaz kılın.
Belki Hızır a.s'la birlikte namaz kılarsınız.
2215
metrekare alan kaplayan Ulu Cami, her biri dörder kubbeli 5 bölümden oluşur.
Hemen hemen eşit büyüklükteki 20 kubbesinin ortasındaki kubbe açık olarak
yapılmıştır. Telle örtülü bu orta kubbeden giren yağmur damlaları havuzda
toplanır, ışık ise camiyi aydınlatırdı. Günümüzde kubbe camekanla kaplı
olduğunda yağmur suyu toplama işlevini kaybetmiş ama aydınlatma görevi devam
etmektedir.
Ortadaki kubbenin altında havuzlu, 18 köşeli bir şadırvan bulunur. Ulu Cami’nin
özelliklerinden birisi olan şadırvanın yapılma nedeni şöyle hikâye edilir: Cami
yapımı için arazi istimlak edilirken, şadırvanın bulunduğu yerdeki toprak
parçasının sahibi olan hanım, arazisini satmak istememiş ve arazi zorla
alınmış. Ancak daha sonra, zorla alınan yerde namaz kılınmaz düşüncesiyle o
yere şadırvan yapılmıştır. Şadırvanın 65 metrekareden ibaret olduğu
düşünüldüğünde doğruluğu şüpheli bir hikâyedir. İçindeki şadırvan ve
duvarlarında yer alan dev boyutlardaki yazılar, Ulu Cami’nin kendine özgü
özellikleridir. Günümüzde Ulu Cami’de 21 hattat tarafından yapılmış 45 levha,
87 duvar yazısı bulunmaktadır.
Ulu Cami’nin Devaklı Abdülaziz oğlu Mehmet tarafından yapılan taç kapısı, sert
ceviz ağacından hiç çivi kullanılmadan yapılmış minberindeki ağaç işçiliği
birer şaheserdir. Minber, kainatı temsil eder. Üzerine güneş sistemi kabartma
bir formla işlenmiştir. Gezegenler, güneşe uzaklıkları ve büyüklüklerinin
oranları doğru olarak yerleştirilmiştir.
Hutbe’nin
sağ tarafında yüksekçe bir yere asılan siyah örtü, Kabe kapısının örtüsüdür.
Mısır Seferi’nden sonra halife olan Yavuz Sultan Selim, Mekke’de onarıma
girişmiş, bu arada Kabe’nin örtüsünü İstanbul’dan gönderilen yeni örtü ile
değiştirmiştir. Yavuz, eski örtüyü ise Bursa’ya getirtip Ulu Cami’ye hediye
etmiş ve kendi elleri ile taşıyıp asmıştır. Saf altın iplik ile üzerine ayetler
işlenmiş bu örtü, yüzyıllar boyu kararmadan kalmıştır ;ancak yapılan bazı
hatalı restorasyonlar sonucu caminin rutubet alması üzerine işlemeleri dökülmüş
olduğundan günümüzde ayetler ancak parlak ışık altında görülebilir.
Namaz kılma alanı bakımından Türk tarihinde yapılan en büyük camidir.
(Süleymaniye, Sultanahmet gibi diğer büyük camilerin büyüklüğü duvarlarla
çevrili avluları ile birliktedir. Ulu Cami ise alçak tavanlı, çok kubbeli ve
sütunlu olduğu için daha küçük olduğu izlenimi verir ama gerçekte namaz kılma
alanı en büyük camidir.)
Ulu
Cami, kimi din adamlarınca İslam’ın 5. en yüksek mertebesindeki ibadethane
olarak kabul edilmiştir. (İslam’da en yüksek mertebeli cami, Mekke’deki
Mescid-i Haram, diğerleri Medine’deki Mescid-i Nebevi, Kudüs’teki Mescid-i
Aksa, Şam’daki Emeviye Camii’dir. Beşincilik kimilerine göre Anadolu’da inşa
edilen ilk cami olan Diyarbakır’daki Ulu Cami’ye aittir; ancak Emir Sultan,
Akşemsettin, Molla Gürani gibi din adamlarının konuşmalarına göre beşincilik
metresi Bursa’daki Ulu Cami’nindir.) Ulu Cami’nin kutsallığı, yapıldığı devirde
din adamlarının ve evliyalarının gösterdiği ilgiden gelir (Yapılmasını teklif
eden Emir Sultan; ilk namazı kıldıran Somuncu Baba; ilk cemaati Emir Sultan,
Molla Fenârî, Yıldırım; ilk imamı Süleyman Çelebi; müezzinlerinden birisi
Üftade)
Cami yapımı sırasında işçileri sürekli güldürerek yapımı geciktiren demirci
ustası Kambur Bali Çelebi (Karagöz)’ün Yıldırım Bayezıd tarafından öldürtüldüğü
çok sık tekrarlanan bir hikayedir. Mevlit
yazarı Süleyman Çelebi ömrü boyunca Ulucami’de imamlık yapmıştır. (Türbesi
Çekirge’de, mezar taşı Muradiye’de bulunmaktadır.)
Ulu Cami hakkında geliştirilen çeşitli hurafeler vardır. (Kıble duvarındaki vav
işaretinin yanında Hızır Peygamber’in bulunduğu, işaretin önünde namaz
kılanların her duasının kabul olunacağı; caminin kuzeybatı penceresindeki
parmaklıkların Davut Peygamberin demirleri olarak tanıtılması ve o
parmaklıklara yapışarak dua edilmesi gibi).