Tekirdağ Marmara Denizinin kuzey-batı kıyısında
Trakya topraklarında yer alır. Coğrafi konumu sebebiyle stratejik önem taşıyan
bir geçit bölgesidir. Şehir kıyı çizgisinin doğu-batı doğrultusundan
kuzey-güney doğrultusuna geçtiği yerde; yarım daire biçimli bir koy kenarında
kısmen vadi yamaçlarında kısmen de yalıyarlar üzerinde birbirini izleyen
basamaklar ile doğu-batı ve kuzey
kesimlere doğru hızla yayılmıştır. Tekirdağ Türklerin eline geçtikten sonra
(1357) Edirne'ye ve İstanbul'a yakınlığı yanında Avrupa'ya fetihlere giden
ordunun sefer yolu üzerinde bulunması önemini bir kat daha arttırmıştır. Yahya
Kemal'in “Yol Düşüncesi” isimli şiirinde Tekirdağ'dan FETİHLER UFKU TEKİRDAĞ
diye söz etmesi bu görüşten ileri gelir.
Tekirdağ'ın bilinen en eski adı M.Ö.5.Yüzyılda
Heredot'un tarihi haritası üzerinde BİSANTHE olarak görülmektedir. Bu isim
Anadolu'da Perslerin yenilgisine kadar hep aynı kalır. Bu tarihten sonra RHAEDESTUS
(M.Ö.334-M.S.843) olarak kullanıldığı görülmektedir. Daha sonra RODOSTO adını
alır. Şarlman imparatorluğunun 843'teki paylaşılmasını gösteren haritada üstte
büyük harflerle Rodosto altta kare içinde Rhaedestus yazılmıştır. Bu isim
Bizans devrinin şehre verdiği isimdir. Bu isim zamanımıza kadar gelmiştir.
Avrupalılar bugün bile Rodosto adını kullanmaktadırlar. Osmanlılar Tekirdağ'ı
fethettikten sonra 1358 tarihinden itibaren RODOSCUK demişlerdir. Osmanlı
tarihlerinde fermanlarda divan-ı hümayun vesikalarında mezar taşlarında daima
bu isim kullanılır. 1732 tarihinden sonra Rodoscuk bırakılıp TEKFURDAĞI adının
kullanıldığını görüyoruz. Ancak bu isim değişikliğinin kesin sebebi
bilinmemekle birlikte Bizans derebeylerine “Tekfur” denildiğini biliyoruz. Cumhuriyet
devrine kadar şehrimiz Türkler arasında Tekfurdağı adıyla anıldı ve yazıldı.
Cumhuriyet devrinde Tekfurdağı TEKİRDAĞ'A çevrildi.
İlk Tunç çağında Trakya'da Marmara denizi sahil
kesimi boyunca yerleşmelerin uzandığı son yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
İstanbul ile Gelibolu Yarımadası arasında İlk Tunç Çağı'nın başlangıcında
oldukça yoğun yerleşmeler vardır. Gelibolu Yarımadası'nda bu yerleşmeler daha
da yoğundur. Troya'nın birinci katıyla çağdaş olan bu yerleşmeler İ.Ö.3000-2700
yılları arasına tarihlenmektedir. Tekirdağ Müzesi'nin İstanbul Üniversitesi
Prehistorya Ana Bilim Dalı ile ortaklaşa olarak yaptığı Menekşe Çatağı
kazılarında bu dönem kalıntılarına oldukça yoğun olarak rastlanmıştır.